Evlilik Hikayeleri 17

Bu ilginç evlilik hikayesinin beni biraz korkuttuğunu söylemeliyim. Hikayelerin bir çoğu böyle büyük konuştuğunun başına gelmesi üzerinden oluştuğu için artık yoğurdu üflüyor, büyük lokmalar yiyorum, büyük sözler ağzımdan çıkmasın diye...

Hikayenin sahibi Nazende Hanım bloğunun sahibesine bu güzel hikayeyi bizimle paylaştığı için çok çok teşekkür ediyor, anne ve babasına uzun, sağlıklı ömürler diliyorum.

Takvimler 1992 yılını gösterirken başlıyor benim anlatacağım hikâye. 

Aslına bakarsanız temelleri çok daha önceye dayanıyor. Babam 20’li yaşlarında babaannemin ‘evlen’ baskılarından kurtulmak için Antalya’ya aşçı olarak çalışmaya gidiyor ve aynı zamanlarda da birbirlerinin varlığından henüz haberdar dahi olmayan anneme ilk görücüsü geliyor. 


Daha 15 yaşında annem. Talibi Antalya’da aşçı bir adam ve dedem verirse eğer annemi de alıp Antalya’ya yerleşecek. Tabi annem bunu duyar duymaz kendisini odaya kilitliyor ve ağzından hiç olmayacak bir laf çıkıyor: “Ben gurbet ele gitmem, aşçıyla da evlenmem! Ne yapsak beğendiremeyiz eli kepçe tutan adama!”

Aradan 4 yıl geçiyor, anneme onlarca görücü geliyor. Ela gözleri ateş saça saça yolluyor bütün gelenleri ki ilk görücüsünde yaptığı gibi çoğunda odaya kilitliyor kendini. 

91 yılının başında babaannemden bir telefon alıyor babam ve acilen Kütahya’ya gelmesi gerektiğini, hasta olduğunu söylüyor. Ailesine aşırı düşkündür babam da durur mu hiç, o gün akşama işten iznini alıp Kütahya’ya gidiyor. Meğer babaannem hasta falan değilmiş, kız gösterecekmiş babama. Babam bunu öğrenir öğrenmez evde iki saat bile geçirmeden geri dönüyor Antalya’ya ve bir buçuk yıl dönmüyor. En son artık inadı mı kırıldı yoksa alın yazısı mı işlemeye başladı bilinmez ama babam Kütahya’ya ailesini ziyarete geliyor. Ben bunun alın yazısı olduğunu düşünüyorum çünkü katır gibi inat vardır kendisinde. 

Babaannem yine kız bakarken bir gün annemlerin sokakta yaşayan akrabasına ziyarete gidiyor. Diyor durum böyle böyle. Kadın da bizim karşı evde Fadime’nin büyük kızı var, ela gözlü, dalga dalga saçlı bak istersen bir ona, diyor. O sıralarda annemler evlerinin üst kat inşaatı yeni bittiğinden ev taşıyor ve annem de görüp görülebilecek en paspal halde! Baba tarafımın neredeyse bütün kadınlarını bir arada da görünce çatıyor kaşlarını ve içeri giriyor. 

Orada bizim akraba, anneannem ve babaannem konuşuyor, babaannem babamın bir resmini veriyor, anneannem de o hengamede annemin bir resmini buluyor ama resim de ne resim! Kütahya’nın meşhur şalvarlarından bir takım annemin üstünde, upuzun saçları sağında, başında aşırı kıymetli köklü iğne oyası bir dane! 


Babaannem alıyor resmi eve gidiyor, babama gösteriyor zorla. Babam resme bir bakıyor ve herkesi şok eden cümle dökülüyor ağzından: “Tamam gidip görüşelim!”


Aynı günün aynı saatleri annemler de evi yerleştirip temizliyorlar ve kapı çalıyor: başka bir görücü! Annem artık huy mu edinmiş ne yapmışsa kendini kapatıyor odaya ve evlenmeyeceğim ben kuruyup gideceğim diye bas bas bağırıyor odadan. 


Ertesi gün kahvaltı yapılıyor, sofra toplanıyor ve anneannemle dedem karşılarına alıyorlar annemi, ellerinde babamın resmi! Tabi annemin önceki akşamki laflarından sonra bu oğlana da olur demeyecek diye düşünüyorlar ama nafile! Annem bir resme vuruluyor! Varacağım ben buna diyor da başka bir şey demiyor! Üç dayım, yaşı ufacık teyzem, anneannem, dedem ne kadar vazgeçirmeye çalışsalar da olmuyor, annem nasıl biri diye araştırmalarına bile izin vermiyor ve dediği tek şey varacağım ben! Elbette ki gizliden gizliye araştırma yapılıyor, babamlar gelip istiyorlar kızı ve dedem de veriyor. 


Rahmetli anneannem sürekli annemle alay ederdi bu konudan ötürü. Yok, aşçıya varmazmış, Antalya’ya gitmezmiş, evlenmezmiş, kuruyup gidermiş lafları dönüp dururdu evde ve bende bu alaylarla büyüdüm. 2003’te de Antalya’da yaşamaya başladık ve annem ne kadar büyük konuştuysa hepsi başına geldi. Planladığı gibi olan tek şey benim ismim oldu sanırım evlilik hayatı boyunca ki o da nazar boncuğu olsun.


Bizimkilerin de hikayesi böyle işte, büyük lokma yiyip konuştuklarınıza dikkat etmeniz dileğiyle!


Not: Siz de hikayenizi bizimle paylaşmak isterseniz ki çok mutlu oluruz, nabrutvebiz@gmail.com adresinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
Yazı dizisi:

Görücü usulü evlilik nedir?

Görücü usulü evlilik "Usulü"

Görücü usulü evlilik hakkında bilinmeyenler






Yorum Gönder

7 Yorumlar

  1. Ne güzel bir hikayeleri varmış Nabrut kız;)

    YanıtlaSil
  2. Yaaaa bencede alın yazısı işte. Büyülendim gerçekten :) Hep mutlu olsunlar :*

    YanıtlaSil
  3. :)) Bir laf ederken korkar oldum şaka gibi.

    YanıtlaSil
  4. Bu hikayeyi okurken çok keyif aldım ^^ gerçektende hayatta neyi büyük konuşsan başına geliyor :D

    YanıtlaSil
  5. Evet, bir kez daha atalarımızın ne kadar doğru sözler söylediğini görmüş bulunmaktayız :D
    "Yüzümde çizgi çizgi imzası kaderimin" demiş üstad. Hikayenin sahip ve sahibesinin alınlarına da birbirlerinin isimleri imza olmuş demek ki..
    O zamannnn -söylemesem olmazdı :D- büyük lokma yemeli, büyük laf etmemeli :D
    Mutlulukları daim olsun ^^

    YanıtlaSil
  6. Vaoooo demek istiyorum inanamıyorum ya kaderden öteye geçilmez lafı bu olsa gerek Allah bir yerde bizde birşey yazmıştır inşallah tek isteğim hakkımızda hayırlı olan birşeydir hayırsızsada Allah katlanma sabri mükafatını bol verir Hayat bu önümüze ne çıkar belli değil Büyük laf konusunda hemfikirim ve Allah bu aileye hep sağlık.mutluluk ve huzur veririm.... Abla yine yeni yeniden süperdi diğer hikâyelerini sabırsızlıkla bekliyorum(ve yine bunu yasayanda var vay be dedim)

    YanıtlaSil
  7. Babasının Kütahya'ya gidip geri döndüğünü okuyunca aklıma geldi, benim babam da bir kızı görmek için aralarında epey bir saat mesafe olan başka bir köye kadar yürüyerek gitmiş. Sonra kız hakkında bir şey mi duymuş, o anda kafasına mı esmiş bilmiyorum, kızı görmeden ve dinlenmeden o kadar yolu geri dönmüş =D

    YanıtlaSil