Evlilik Hikayeleri "Evin Küçük Kızı"

Kaç gündür üst üste benim evlenememe hikayelerimden bunaldığınızı düşüyorum. Artık mutlu sonlu bir hikaye okumanın vakti gelmişti diyerek bu haftaki evlilik hikayesine geçiyorum.

Bu haftaki hikaye biraz gizemli ve ayrıntıları paylaşmaktan imtina eden ebeveynler zihnimde bir çok senaryo yazmama neden oldular. Bakalım siz ne düşüneceksiniz?

Hikaye Güneş Akın'ın anne ve babasına ait. Allah iki cihanda mutluluklarını daim etsin.
Bu güzel hikayeyi bizle paylaştığı için çok teşekkür ediyor sözü ona bırakıyorum.

Bu hikâyenin başlangıcı neresi, kim kimi nerede, ne zaman, görmüş, nasıl olmuş, bilmiyorum, bizimkiler pek anlatmaz, utanırlar. 

Ben de bildiğim kadarını anlatmaya çalışayım.
Anne ve babam aynı ilçede büyümüşler, farklı mahalleler, farklı hayatlar…

Annemin ailesi zamanın zenginlerindenmiş, evlerinde hep ilçenin ilkleri olmuş. İlk telefon, ilk televizyon, falan. Mahalle sakinleri gelip onların telefonundan konuşurlarmış yakınlarıyla.. Annem ise 5 çocuktan 4. ve evin son kızı. (3. Kızı)

Baba tarafı o zamanlar çiftçilik-hayvancılıkla uğraşan elindekilerle geçinmeye-evlerine bir kat daha yapmaya çalışan insanlar. Babam 3 kardeşten en büyüğü, evin sorumluluğu onun üzerinde. Hasat zamanı okula bile gidemeyen insan.

Bu iki farklı mahalleden o zamanın tabiriyle iki farklı dünyanın insanı aynı liseye giderler. Babam annemin iki dönem üstü ve teyzemle aynı sınıftalar. (Bana kalırsa her şeyin başladığı yer lise zamanları ama babama ima etmeye çalışsam konuyu değiştirir:) annem ise daha o zamanlar bi’ sürü talibi olan zengin bir ailenin ela gözlü, en küçük kızı.



Lise zamanları gel zaman – git zaman biter. Babam İstanbul’a üniversite için gider. Annem ise o dönemler malum başörtüsü sorunu yüzünden üniversiteye başlamaz ama gel gör ki İstanbul’a çalışmaya gider.

Anneme il içi ve dışı birçok talip olur. Ama dedem biricik kızına hiçbirini uygun bulmaz. İl dışından hatta ilçe dışından olanlar ise konuşulmaz bile çünkü dedem kızlarını yanından ayırmayacaktır. Babam üniversite için İstanbul’a gidince babaannem de bir taraftan babam için kız bakmaya başlar ama nafile daha babama konuyu açamadan babam İstanbullardan babaannemi arayıp anneme görücü gönderir.

(Yahu sen kızı nerden gördün de taa oralardan görücü gönderiyorsun kıza diye sormazlar mı? Sorarlar tabi, ben sordum ama bizimkilerden her zamanki gibi cevap alamadım. O yüzden bu işin lisede başladığını düşünüyorum, ama nerdeeee bana hikâyenin tamamını anlatacak anne-baba, ancak kaçıyorlar? :) )

Ve doğal olarak ilk olumsuz cevaplarını alırlar. Annemi ne doktorlar ne mühendisler istemiş o zamana kadar, dedem el bebek-gül bebek büyüttüğü kızını vermemiş tabii ki. Babaannem babama haberi verir, başka kız bakalım diyemeden babam tekrar gidin der. Tekrar giderler istemeye cevap belli: HAYIR.

1 hayır, 2 hayır bilmem kaç hayır. Hatta annemin babası artık gelmesin bunlar, ne gelip duruyorlar, cevap vermedik mi, diye kendi kendine kızmaya başlamış. İki taraflı onaylanmış rivayetlere göre babamlar annemi 40-50 kere istemeye gelmişler (gel de altını karıştırma ama nafile hep no comment !!) Babam babaannemin diğer kızlara bakalım demelerine hep tekrar gidin demiş. Annemin babası  da hep reddetmiş.

Sonra bir gün dedemin bir arkadaşı vefat etmiş. Arkasında henüz evlendiremediği kızı kalmış. Annemin babası çok sert bir adamdır ama o gün işte nasipten öte yol gitmez derler ya annem ve babam birbirlerinin nasiplerinde varmış ki dedem yürek burukluğu ile son kızımı da evlendiremeden gözüm açık giderse, demiş, annemi çağırmışlar -konuşmuşlar sonra da vermiiiş -gitmiiiiş.

Babamın okulu bitmiş, askere gitmiş yani uzun bir nişanlılık döneminden sonra evlenmişler ama nişanlılık dönemlerinin çoğunu İstanbul da geçirmişler yine ayrıntı vermiyorlar… :) 3 çocukları oldu ben en büyükleriyim. Mutlu, huzurlu, sağlıklılar çok şükür…

Bir de değinmek istediğim bir nokta var dedem şehir hatta ilçe dışından gelen talipleri konuşmadan reddediyordu ya hani kızlarımı dışarı vermem diye 3 kızını da aynı ilçeden ailelere verdi ama büyük söz etmiş anlaşılan ki hepsi kendinden maalesef kilometrelerce-saatlerce uzakta, Türkiye’nin dört bir yanına dağılmış durumda. Hatta bir ara teyzelerimden biri 8-9 yıl yurtdışındaydı uzun süre ziyarete bile gelemediler. Yani konuşurken gerçekten iyi düşünmeli…

Annem ve babamın aralarını dolduramadığım hikâyesi bu kadar. Kimsenin aile huzuru bozulmasın, anne-babalarını başlarından eksik etmesin, henüz evlenmemiş olanlara da hayırlı, huzurlu, sağlıklı yuvalar nasip olsun inşallah temennileri ile sözü kapatırken bu sayfanın sahibesi Nabrut’a teşekkürler ederim. Yazdıklarını keyifle okuyorum.

Not: Siz de kendizinizin ya da anne babanızın hikayesini bizimle paylaşırsanız çok mutlu olur keyifle okuruz. Bana nabrutvebiz@gmail.com adersinden ulaşabilirsiniz.

Not: Siz de hikayenizi bizimle paylaşmak isterseniz ki çok mutlu oluruz, nabrutvebiz@gmail.com adresinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
Yazı dizisi:

Görücü usulü evlilik nedir?

Görücü usulü evlilik "Usulü"

Görücü usulü evlilik hakkında bilinmeyenler







Yorum Gönder

11 Yorumlar

  1. Fotoyu görünce Fatma Aliye Hanım' ın Muhaderat adlı kitabındaki gelin damat ve düğün sahnesini görmüş gibi oldum.Her dönemin evlilik ve ilişkileri ne denli farklı öyle değil mi?

    YanıtlaSil
  2. Gizemli ve keyifli bir hikâye idi.. şimdiye kadar evlilik hikayelerinden çıkardığım en büyük ders 'buyuk konuşma' hiç bir zaman oldu.. valla kim büyük konuşmus ise aynını yaşamış��

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet büyük konuşmaktan büyük bir ders çıkardık bu hikayelerden ama uygulayamıyoruz

      Sil
  3. Hikayeyi gülümseyerek okudum Ama detaylardaki gizem beni biraz üzdü Baba belli lise de gözüne kestirmiş ama annenin babayı talip olarak gördüğünde hissettiklerini bilmek isterdim
    Bu hikayede de olduğu gibi istikrarlı adamlar son zamanlarda favorim Nerede yılmadan giden hatta koşan adam görsem gözlerim parlıyor Ah ah sonum ne olacak hiç bilemiyorum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha. İstikrar en önemli kriterim diyorsun yani :D

      Sil
    2. Ahh tabi ki :) Sürekli bir yerden fırlayıp aşkını ilan edenler favorim :)

      Sil
  4. Yazıyla hiç alakalı bir yorum değil ama dedim ne zamandır yorum yazmıyorum özledim bir yorum atayım dedim :) eee daha daha nasılsın nabrut abla,bende işte ne yapayım ankara-osmaniye arası mekik dokuyorum^^ [insanın arada saçmalayası geliyor işte.çok saçmaladıysam yorumu yayınlama sil^^]

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oyy ben de bir kaç gündür yorumlara dönmeyi boşladım. Ankara nasıl? Oralar sana emanet. Gelince beni gezdir. :D

      Sil
    2. Evet bende nabrut abla ne zaman yorumlara dönecek diye bekliyordum :) Ankara güzel, hoş ama çok soğuk hatta dün kar yağdı. Ama gezilecek görülecek yerler çok güzel, bende oraları keşfediyorum yavaş yavaş.Gezdiririm gezdirmesine de Ankara konusunda senin eline su dökemem :D ankarada görmemiz gereken çok önemli yerler var mı senin önerebileceğin ^^

      Sil
    3. Yok ya :D Ankara öyle bir yer değil maalesef :D
      ama oturulabilecek öğrenci mekanları falan önerebilirim :D Twitterdan hatırlat :D

      Sil