Sadece Beklemek Bile Güzel!

Peygamber efendimizi aslında hiç sevmiyormuşum. Bunu yazmak çok acı ama farkına varmanın mahcubiyet ve pişmanlığı tarif edilemez bir duygu!

İslam Tarihini ilk kez ilkokulda okudum, çocuk kalbi ile birçok yerinde ağladığımı hatırlıyorum. Hemen sonrasında Ashab-ı Kiram’ın hayatını okudum, Hazret-i Ömer’e tam manasıyla vuruldum, sonra kadın sahabeler, başka yayın evlerine ait İslam tarihleri, Kuran-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerin hayatı, Üstat Necip Fazıl’ın manzum olarak kaleme aldığı siyer –Esselam- ve daha şu an aklıma gelmeyen büyük bir İslami külliyatı daha liseye gelmeden bitirmiştim. 

O yaşlarda beni böylesine ağır ve akranlarımın okumayacağı, okumakta zorlanacağı belki de ilgisini çekmeyecek bu eserlere iten şey basitti; hep bahsettiğim babamın kütüphanesinde bu eserler vardı. Kimse bana bunları okumamı söylemedi, ya da tavsiye etmedi. Gideceğim yol önüme sunulmuştu.

Erken yaşlarda Peygamber Efendimizin hayatı ile böyle tanışan biri olarak ona olan saygım sevgimden daha yoğundu ya da yoğunmuş. Medine-i Münevvere’de bunu öğrendim.


****



Medine-i Münevvere’deyiz.

Otelimizin önünde otobüsten iniyoruz. Odalarımıza yerleşiyor, abdestlerimizi alıp yatsı namazına yetişmek üzere yola çıkıyoruz. Yeşil Kubbe otelimize o kadar yakın ki daha kapıdan çıkar çıkmaz görünmeye başlıyor ve kapısından içeriye adım attığınız anda hemen huzuru hissediyorsunuz. 

Daha o an, birazcık yüzüm olsa, birazcık, şöyle dua edeceğim;


Allah’ım burada ölüp Cennetü’l-Bakî’ye defnedileyim. 

Ama böyle bir nimete layık olmadığımı bildiğim gibi istemeye bile hayâ ediyorum. 

Medine-i Münevvere şehrinde sadece bir adet kabristan var. O da Cennetü’l-Bakî… Yüzyıllardır ölen herkes bu kabristana defnediliyor. Sanmayın ki uçsuz bucaksız bir mecra! Hayır, öyle değil. Bu; Hazret-i Ali, Hazret-i Osman, Hazret-i Fatıma gibi nice büyük sahabeyi de içinde barındıran mahal bir köy kabristanlığından bile küçük. Ama bu bölgenin toprağının öyle bir özelliği var ki, 4 yıl içinde insan kemiğini yok ediyor. Bu özelliği sayesinde o zamandan bu zamana milyonlarca insanı içinde barındırabiliyor.

Cennetü’l-Bakî’nin yanından geçerek, Mescid-i Nebevi’ye; kadınlar için ayrılan kısma doğru yürüyoruz. İçeride vakti bekliyor, namazımızı kılıyoruz ve işte o an geliyor; 

Cennet Bahçesine; Ravza-i Mutahhara’ya gireceğiz. 

Burası Peygamber Efendimizin evini ve onun zamanında mescit olarak kullanılan kısmı içine alıyor. Sonrasında zamanla yapı genişletilerek bugünkü sınırlarını alıyor. İşte biz, kadınlara belli saatlerde açılan bu ilk mescit sınırları içinde namaz kılacağız, çünkü orası cennet bahçesi, çünkü Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;


“Evim ile minberimin arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim de, havzım (cennetteki Kevser) üzerindedir.” **


Küçük bir alan, bekleyen binlerce insan. 

Saatlerce o mutlu ana kavuşmayı bekliyoruz. 

Sıra bize geldiğinde tüm o hengâmenin içerisinde, kimseyi incitmeden, itelemeden, rahatsız etmeden yavaş yavaş o ön safa, cennet bahçesi diye müjdelenen yere ulaşıyoruz. Birbirimizi muhafaza edip hacet namazlarımızı kılıyoruz. 

Sol tarafımız, 3 adım uzaklığımız Peygamber Efendimizin eviymiş, diyorum, tüylerim ürperiyor. Şimdi mübarek vücuduna 3 adım uzaklıktayım gerçeğine gözlerim ve aklımla da vakıf olunca işte o zaman Peygamberimizin sevgisi de kalbime iniyor! Eğer bu sevmekse ben onu şimdiye kadar hiç sevmemişim, diyorum. Öyle ılık ılık kalbime doluyor...

3 adım, sadece 3 adım ötemde…

O anda aklıma şu Hadis-i Şerif geliyor;


"Kim, beni öldükten sonra ziyaret ederse, sanki hayatımda iken ziyaret etmiş gibi olur."*** 


ve bu nimete hiç layık olmadığım halde neden bana nasip olduğunu çözmeye çalışıyorum.

Medine’de bulunduğumuz her gün bir kez ziyaret etmek nasip oldu. Her gün saatlerce kapısında bekleyince Veysel Karanî Hazretlerini anladık; evine kabul etmeseydi bile, onu görmeden kapısından dönmek bile güzeldi. 

***(Mansur Ali Nasif, et- Tâc, el-Câmiu'l-Usûl, II/190).
**Buhârî, Fadlu's-Salati fi Mescid-i Mekke ve'I-Medine 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/236, 376, 397, 401, 528.
*Esselam hakkında bilgi: «Bu eser, bir mevlid mi?.. Hayır! Sadece O’na olan eritici aşkımın ve gevşemez bağlılığımın vecd destanı. » N.F.K.
«Kıyamete kadar gelecek mukaddesatçı Türk gençliğine ithaf» edilmiş olan ve sonuna «Vasiyet» bölümü de eklenmiş bulunan, Peygamberler Peygamberinin mukaddes hayatının 63 Levhada manzum olarak anlatıldığı eser, 1960-61 hapsinde yazılmaya başlanmış, son şekline ise 1972 Ramazanında kavuşmuştur. 
Devam edecek...

1.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.

2.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.
3.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.
4.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.
5.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.
6.Kısmı şuradan okuyabilirsiniz.




Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. Ben onu o kadar çok seviyorum ki inşallah onun kabrine gidip sana geldim ya Resulallah demeyi ne kadar çok isterdim. Rüyalarıma bile geldi inşallah ahirette onunla beraber oluruz 🙏🙏İnşallah buna layık oluruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımsın. Ne kadar güzel bu yaşta bunları hissedebilmek. Rabbim en kısa zamanda sana da nasip etsin.

      Sil
    2. Amin . Pek de küçük sayılmam gerçi de çaktırma☺

      Sil
  2. Ben ne deyim..ne guzel ne guzel ne güzel bi nimet nasip olmuş sana ..😢Rabbim tekrarını nasip eylesin.ruhuna yüreğine bileğine sağlık..

    YanıtlaSil
  3. Rabbim sana bu dünyada esas olan yere gitmeyi nasip etmiş seni iyi temiz kalpli kullarından ssymış sen iradenle bu genç yaşında cennet mekanlarını gitmeye niyet ettiğin için duanda vasıl oldu. Çok şanslısın daha bu yaşında dünyevilikten uzaklaşıp ebedi güzelliğin farkına vardığın için.. inşallah rabbim bana da nasip eder de gerçek olans vakıf olurum.. bu yazıları o kadar güzel yazmış ifade etmişsin ki gönlüne sağlık ve tebrikler bu güzelliklere nail olduğun için..hep bakıyorum sayfana bugün o güzelliklerden bahsettin mi diye senin gözünden ve kaleminden dinlemek daha ayan bir şekil alıyor. Yıllaca hacca gidip gelenler oldu ama nasıldı diye sorduğumuzda istediğimiz cevapları alamadık kimse anlatamadı .. gerisi heyecanla bekliyorum������ sayende bilmediklerimizi öğreniyoruz sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel farkındalıkları açık kalbi rakik bir gençlik yetişiyor. Sen ve senin gibi arkdaşlarından böyle yorumlar alınca o kadar mutlu ve umut dolu oluyorum ki. Allah razı olsun sizde. Rabbim sayılarınızı çoğaltsın.
      Ben de gördüğün her şeyi sana da yaşamak nasip olsun inşallah

      Sil
  4. Teşekkürler .. inşallah bizlerde vakıf oluruz beni de çağırırlar.. demiştin ya çagrılmak gerekiyormuş.. senin yazından sonra denk geldim bu konuya tevafuk bence daha önce duymamıştım. Hz. İbrahim kıyamet gününe kadar "Rivayet edilir

    ki Hz İbrahim a.s. Kabe’nin inşasını bitirdikten sonra

    Allah cc Hz İbrahim a.s’a:

    “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.” (HAC Suresi 27. Ayet)

    diye emretti.

    Hz İbrahim a.s

    “Yarabbi sesimi kime duyurabilirim ki?”

    Dedi Allah cc

    “Çağırmak senden duyurmak benden”

    dedi. Bunun üzerine İbrahim a.s.

    yüksek bir yere çıkıp insanları Hacca çağırdı.

    Bu sesi kıyamete kadar dünyaya gelecek tüm insanlar duydu

    ve

    kıyamete kadar hacca gidecek olan insanlar bir ağızdan

    “Lebeyke Allahüme lebeyk, Lebeyke la şerike leke lebeyk, İnnel hamde vennimete leke vel mülk, la şerike lek!”

    diye cevap verdiler.

    (şu an hacca gidenlerin söylediği “Lebeyk…” o çağrıya verilen cevaptır.)....
    Senin yazından sonra dikkatimi çekti ve
    İşte bu ayeti öğrendim... rabbim çagrılan kullarından eylesin..sevgilerimle..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne güzel bir şeye vesile olmuşum, sevindim. tevafuklar mesaj barındırır ^^
      Çok da güzel bir kıssaymış. İyi ki paylaştın.

      Sil
  5. Senin o kadar tatlı o kadar şeker o kadar iyi bir insan olduğunu ta içten , gönülden hissediyorum. Hep güzel günler gör tatlım hep mutlu ol

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. canımsın. yine ağzından bal damlıyor güzel arkdaşım benim:*

      Sil
  6. inşallah tekrar gitmek nasip olur

    YanıtlaSil