Bu Bir "Kader Değilmiş" Hikayesi

Hep kavuşmak üzerine, kaderin tecelliyatı temalı hikâyeler dinledik. Benim buralarda olmadığım süre zarfında blog sayesinde tanıştığım eski bir arkadaşım benim de bir hikâyem var ama sonu mutlu değil, yine de yayınlar mısın, diye sordu. Tabii, dedim.

Kader değilmiş ana temalı öykünün bende oluşturduğu soru ise şöyle; eskiden sevdiğim, çok eskiden bile olsa onun düğününe gitmek zorunda kalsaydım ne yaşardım, nasıl atlatırdım acaba?

Sorunun cevabı beni korkuttu ama siz de nasıl etkiler bırakacak merak ediyorum.

İsmimi yazmayalım diyen arkadaşımın bu istediğine uyarak sizi onun hikâyesi ile baş başa bırakıyorum.

Bir bahar akşamı tanıştık, yine bir bahar akşamı dağıldık.

İşi olmadıkça evden çıkmayan sakin bir kız idim; onu görene kadar değil, ta ki onu fark edene kadar! Zira kendisini birkaç kez görmüş ama fark etmemiştim. 

Annemin yakın komşusunun oğlu, hemen yan apartmanımızda, hemen yan dairemizde oturuyordu. 

Her akşam 19.40’da işten dönüyor, arabasını park edip eve geçiş süresi yalnızca bir dakika sürüyordu. Sabırsızlıkla akşam olsa da onu görsem diyordum. 

Bir gün kendisine bir mektup yazmaya karar verdim. Hatta yazdım da! Fakat gönderme cesaretini kendimde bulamadım, başkasının eline geçme korkusu yüzünden bu olayı kapattım. 

Kendisinin sosyal hesapları vardı ama pek arası yok gibiydi, ben de o zamanlar onu daha yeni yeni tanıyordum ve adını bile bilmiyordum. Annemin ağzını yoklayarak almıştım adını sanını. Sonunda hesaplarına bir bakayım, dedim ama nafile hepsi kilitliydi. Yine de arada kontrol ediyordum ve akşamları 19.40’da balkondan gizlice 1 dakikalık o sahneyi izliyor, tüm gün akşam olsa da görsem diye bekliyordum. 

Her şey çok yeniydi ve ilkti benim için, heyecan olmasın mı?
Bir gün yine bir hesabına girdim çıkarken yanlışlıkla istek atmışım, geri alamadan kabul etti.

Bense bunu beklemiyordum!

Unfollow etmeyi bile düşünüyordum ama kendisi de beni takibe alınca işler yürüdü. 

Sonra bana mesaj attı tabi ben göremediğimden mesajı 3 gün sonra cevap verdim, ilk mesajı tanışıyor muyuz şeklinde iken ikinci mesajı uzunca bir sayfa mesajdı. 




Karnımda sanki gerçekten kelebek varmış gibi hissettirdiği o sözü sanırım kalbimin orta yerinden vurdu beni; "ben senin kadar güzel yazamam" İlk defa bir erkek tarafından, tarafıma güzel kelimesi kullanılmıştı. Bunun anlamı neydi acaba diye düşünürken bütün sosyal hesaplarımdan yazdıklarımı okuduğunu ve çok etkilendiğini söyledi. Tabi benim tüm hesaplarım açık ve gizliden onun için yazdığım bir kaç tweeti çok çabuk üzerine alınmış bile. 

Her şeyi çok ağırdan alıp yavaş yavaş tanıştık. 

Kültürlerimiz, fikirlerimiz, aile yapılarımız tamamen farklıydı. Buna rağmen direnmek istedik. Fakat ne yaparsak yapalım, ne kadar alttan alırsak alalım, sürekli bir yerlerden patlak veriyorduk. 
Şimdi böyleysek ileride nasıl oluruz düşüncesiyle beraber bitirme kararı aldık. 

Birçok kez tekrar konuştuk, olmayınca olmuyormuş ya, her seferinde bir şeyler engelledi. 

Biz mutlu olamayız, dedik.

Film ve ya dizi de değil ki mutsuzluğa da varalım, gerçekler oldukça acıdır ve öyle olsun birlikte olalım da mutsuz da oluruzlar ile olmuyor. Bunu en başta idrak etmenin sevincini hala yaşıyorum içimde. 

Hemen yan dairemizde olduğu için sürekli eve gelmiş mi diye ışıkların yanışını kontrol ediyordum, kapı kapanma sesi gelince cama çıkıp gizlice ona bakıyordum.

O da bana bakıyordu tabi göz göze gelmişliğimiz da çok vardı.
Bitirdikten bir yıl kadar sonra kendisi ile aynı fikirde aynı görüşte biriyle nişanlandı.

Yan yana oturduğumuz için bu süreç benim için zor oldu çünkü hala unutabilmiş değildim ve ailesi tek oğullarını evlendirmenin verdiği mutlulukla mahalleyi yıkarcasına düğün yapıyordu.

Ve bir gün o davetiye eve geldi… 

Evde tek başımaydım ve davetiye dakikalarca donup baktım. İçim buz kesilmişti, belki ağlamışımdır da net değilim. 

Ailelerimizin haberi olmadığından davetiye konusunda maalesef bir incelik gösterememişti. Bunu söyleyebiliyorum, çünkü kendisi çok ince biriydi.

İçim onu unutmuştu. Çünkü sahibi olan birini sevmeyecek kadar aklım başımdaydı çok şükür. Unutamadığım tek şey ise düğün günü takım elbisesi ile uzunca bana bakmasıydı. 

İkimizde kararımızdan hiç pişman olmadık, hayırlısı buymuş deyip geçtik her seferinde.

Daha sonra hiç karşılaşmadık sanki biri benim için dua etmişti. 
Tek bir şey biliyordum bir gün karşılaşırsak öylece geçip gidecektik. 

Rabbim mutluluklarla dolu bir ömür nasip etsin kendilerine ve Allah herkesi sevdiğine yar etsin.

Not: Siz de hikayenizi bizimle paylaşmak isterseniz ki çok mutlu oluruz, nabrutvebiz@gmail.com adresinden benimle iletişime geçebilirsiniz.

Yazı dizisi:

Görücü usulü evlilik nedir?

Görücü usulü evlilik "Usulü"

Görücü usulü evlilik hakkında bilinmeyenler






Yorum Gönder

14 Yorumlar

  1. fena yerden gelmiş soru.... hala bir şeyler hissediliyorsa o düğün tam bir işkence olurdu. sanırım ben karşı tarafın tavrına göre hareket ederdım.. düğünü olan kişi o düğünde eski sevgilisini görünce ne hissediyor oda öenmli...

    YanıtlaSil
  2. :(

    Ne diyeceğimi bilemedim ; hayat hep güzellikler çıkarsın karşına istedim. Güzel bir mutluluk nasip etsin Allah.

    YanıtlaSil
  3. okurken kalbimin üstüne bir şey oturdu resmen. başkalarının acıları için de ağlayabilmek yazmanın en güzel yanı olsa gerek...

    YanıtlaSil
  4. Kırık kalpler durağında inecek var ama yine de her şeyin hayırlısı...

    YanıtlaSil
  5. bu konuda çok dua edip olmayınca duamın kabul olduğunu düşünür içimi rahatlatırım ama buna da gerçek anlamda inanırım. Arkadaşın duyguları çok tanıdık :) Allah daha iyileriyle karşılaştırsın..

    YanıtlaSil
  6. Denklik çok önemli. Ömür boyu mücadele insanı yıkar. İyi bir karar vermişler.

    YanıtlaSil
  7. Gerçekten de kaderden öte olmuyor

    YanıtlaSil