BENİM OLAĞANÜSTÜ AKILLI ARKADAŞIM Okur Yorumu

Eğer bir kitabın arka kapağında iki kız arkadaşın hikâyesi olduğuna değiniliyorsa karşılaşılması muhtemel senaryolar;

  • Çocukluk yıllarında çok samimi olan iki arkadaşın okul bittikten sonra yollarının ayrılması ve yıllar sonra tesadüfen yollarının kesişmesi,
  • İki samimi arkadaştan birinin diğerine olan sadakatsizliği, argo tabir ile attığı kazık,
  • İki samimi arkadaştan birinin ölümü ile sonuçlanan trajediler silsilesi,
  • İki arkadaşın bozulmadan devam eden samimiyeti, arka planda romantizm ve biraz da komedi.

İşte ben de Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım kitabının arka kapağında;
Bu unutulmaz dostluk hikâyesinde fazlasıyla akıllı ve duyarlı iki genç kız.
satırlarını okuyunca bunlar gibi klişe bir roman okuyacağımı sanmıştım.

Çok yanılmışım!

Hikâye bunlardan ayrı olarak hiç bilmediğim bir dünyaya götürdü beni. Yazar iki kızın ilkokul yıllarından başlayan değişik arkadaşlığını anlatırken, size olayların akışını tahmin etme, sebeplerini anlayıp çözümleme lüksü tanımıyor. 

Çözümlenemez, daha önce benzerini okumadığınız bir arkadaşlığın gizemine kendinizi kaptırmışken, bir yandan da 1950’lilerin İtalya’sındaki Napoli hakkında fikir ediniyorsunuz. Napoli’nin o yıllarındaki fakirliğine, çaresizliğine, okuma yazması bile olmayan ebeveynlerin dogmatik fikirlerine görmüş etkisi yaratacak betimlemeler sayesinde bir nevi şahit oluyorsunuz. 




Kızlardan kim iyi, kim kötü bu sorunun cevabını aramak üzere dörtnala kitabın sonuna doğru koşturuyorsunuz, sanıyorsunuz ki yazar tam da sonunda bunun cevabını size verecek. Yazardan bir cevap bekliyorsunuz, çünkü siz işin içinden çıkamıyorsunuz. Nedeni basit: Bu arkadaşlık olağanüstü.

1700 sayfadan oluşan tek bir kitap iken okuma kolaylığı açısından 4 kitaplık bir seri olarak satılıyor ve bu serinin ilk kitabı. 

Kitaplarında müstear ismi Elena Ferrante’yi kullanan yazar hakkında erkek olabileceğine dair efsaneler dolaşsa da birçok kimse satır altları dolu dolu olan bu kadın hikâyelerini bir erkeğin kaleme almasının mümkün olamayacağını savunuyor. Hâlbuki Çalıkuşu’nu, bir kadının o kırık kalbini, tüm kadın hassasiyetlerini, Feride’nin pırpır eden kalbini inanılmaz sahicilikte kaleme alabilen Reşat Nuri Gültekin gibi bir örnek varken yazar bir erkek olsa ben asla şaşırmam.

Epeyce uzattığım, hatta sizi yoracağımı bilmesem hakkında daha yazacağım onca şey olan bu serinin devam kitaplarını bir an önce almak istiyorum.

Yorum Gönder

9 Yorumlar

  1. Çok merak uyandırıcı gerçekten :) okumak çok istiyorum ama sonra şu aralar okuma listem baya bir kabarık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet anlıyorum Hepimizin listesi dolup taşıyor yetişemiyoruz :)

      Sil
  2. Bende okuyacağım kitabı çok merak ettim konusunu beğendim

    YanıtlaSil
  3. Biliyorum bu kitabı beeen, ve ben de bayılmaktayım

    YanıtlaSil
  4. Çok merak ettim yaa :)
    Şuan bir soru okuyorum daha sonra bu kitabı almayı düşünüyorum .
    Çok ilgimi çekti .
    Çok ilgi çekici bir yazı olmuş .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soru okuyorum kısmını anlamadım ama merak uyandırdığıma sevindim. Umarım sen de benim kadar seversin.

      Sil
  5. Sizin tavsiyenizle okumuştum hatta aldığım sitede de bunu yorum olarak belirttim. :) Çok etkilendim serisini hemen edindim. Yazarın kim olduğuyla ilgili bir takım araştırmalar var. Hatta davalık filan olmuşlar yayınevi bazı şahsi bilgileri paylaşmış diye. Acaba gerçek bir hayat hikayesi mi yoksa kurgu mu, benim merak ettiğimde bu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evettt görmüştüm yorumunu... :*
      Ben de 3. kitaptayım.
      O kadar gerçek gibi ki! Ben de bunu düşünüp duruyorum okurken

      Sil