Paris ve Londra’da Beş Parasız Okur Yorumu

Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaptı desem kitabın bende bıraktığı izi tam olarak aktaran bir cümle olmayacak. O yüzden şöyle diyorum: Okuduğum en iyi kitaplardan biriydi.

Paris ve Londra’da Beş Parasız
George Orwell

Önce kitabın içeriğinden bahsederek başlayacağım sonrasında yazacak çok şeyim var. 

Yazar kitabında 1930’lu yıllarda Paris ve Londra’da beş parasız kalıp yaşayabilmek adına verdiği mücadeleyi anlatıyor. Birinci bölümü Paris’te ikinci bölümü ise Londra’da geçen kitapta yazar, pansiyonda yaşarken parası suyunu çekince sokaklara düşüşünü ve sokakta geçirdiği bu zaman diliminde açlığın sınırında neler yaşadığını usta bir gözlemci olarak aktarıyor. 



Özellikle Paris kısmında otellerde bulaşıkçı olarak çalışması, otellerin mutfağını gözler önüne sermesi, orada tanıştığı insanlar hakkında yaptığı analizler hiç unutamayacağım kısımlar oldu.

Kitap kurgusal olmayan bir otobiyografi. Yani yazar bize aktardığı tüm bu hikâyeyi bizzat yaşamış. Kitaba başladığımda otobiyografi olduğunu bilmiyor ve sürekli, bir insanın yaşamadan böyle bir hayatı bu kadar sahici yazamayacağını düşünüyor, hatta Gustave Flaubert'in Madame Bovary'nin sonunu kaleme alabilmek adına arsenik içmesi gibi George Orwell de sokaklarda dilencilerle arkadaşlık etmiş olmalı sonucuna varıyordum. Adım adım gelen yoksulluğu ve açlığı böylesine tarif etmek için ancak bizzat yaşamak gerekirdi. Sokaklarda yaşarken tanıştığı insanları öyle güzel betimlemişti ki anlattığı herkesi gözümde rahatça canlandırıp tanıyormuşum hissine kapıldım. 

Bu, sokak hayatı ve dilencilik üzerine okuduğum ilk kitap değil. Daha önce Reşat Nuri Gültekin’in Miskinler Tekkesi kitabını okumuştum. O kitaptaki karakter de aynen yazar gibi iyi eğitimli biriyken sokaklara düşüyor, sonrasında ise dilenmek artık onun yaşam biçimi haline gelip başlarda çok utandığı dilenme fiili sonrasında onun vazgeçilmezi oluyor, çalışmak için fırsatlar karşısına çıksa da oturduğu yerden alın teri olmadan kolayca para kazanmayı tercih ediyordu.. Ama Miskinler Tekkesi bir kurguydu.

Kurgudan uzak hakiki bir yaşam öyküsü olan bu kitap da yazar eğitimli biriyken sokaklara düşüyor ama o Reşat Nuri’nin aksine berduşların berduşluktan hoşlanmalarının bir tevatür olduğunu, onlar bunu sevdiği için değil, şartlar onları bu yaşam biçimine zorladığı için berduşluktan kurtulamadıklarını iddia ediyor.

Bu açıdan hem bu kitabı hem de dilencilikte kültürler ve ülkeler arası farkı çözümlemeniz, bu toplumsal sorunu iki yazarın düşünceleri ile değerlendirmeniz adına Miskinler Tekkesini de –henüz okumadıysanız- okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.

Yorum Gönder

10 Yorumlar

  1. miskinler teknesi beni okuduğum zamanlarda etkilemiş bir romandı, ilk gençlik yıllarımda ... bu kitabı da okuma listeme ekledim zira yazar benim için bir efsanedir... sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazar ile ilk tanıştığım kitabın böylesine güzel olması benim için de çok keyifliydi.

      Sil
  2. Harika öneriler!
    Şimdiden çok heyecanlandım ^^

    YanıtlaSil
  3. George Orwell severim. :) Okumak lazım !

    YanıtlaSil
  4. Yazarı hiç okumak fırsatı yakalayamamama ragmen severim. nedendir bilmiyorum. Bu kitabını da listeme ekleyeyim belki bir gün George Orwell alışverişi yaparım :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yapmak lazımmıŞ. Ben geciktiğim için üzülüyorum :)

      Sil
  5. doğum tarihim olan ve çok sevilen 1984 kitabıyla başlamak istedim bu adamın kitaplarına
    devamında da inş bu kitabını okuyacağım ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1984'Ü ve tüm diğer kitaplarını hepsini hepsini okumak istiyorum uzun zamandır bu kadar etkileyen bir yazar olmamıştı

      Sil